EL JUEGO (VERBO CONJUGADO+SUSTANTİVO)-
Oyun
*Hacer juego (uymak, benzemek, eşleşmek)
Las sillas hacen juego con la mesa
(Sandalyeler masa ile eşleşiyor)
*Conocer (le) el juego (Vasıtası ya da aracılığıyla
görmek)
Buradaki le complemento directo’dur. Yani dolaylı
tümleçtir. Yardımcı fiil olarak kullanıldığında fiilden sonra gelir. Mesela:
Quiero conocerle (Onunla tanışmak istiyorum)
Ama yardımcı fiil olarak kullanılmadığında da ise
aşağıdaki gibidir:
Le conozco el juego
(Onun vasıtası ile görüyorum)
(Onun vasıtası ile görüyorum)
*No ser cosa de juego (gülünecek bir mesele değil)
No es una cosa de juego
(Gülünecek bir mesele değildir)
*Poner algo en juego (Birini oyuna davet etmek)
Puso en juego todas sus encantos para conquistarlo
(Oyuna davet etmek için onu baştan çıkarıyorum)
*Prestarse al juego (oyuna dahil olmak)
Se prestó
al juego
(Oyuna dahil oldu)
*Tomar algo a juego (ciddiye almamak)
Nunca se ve las consecuencias y todo se lo toma a juega
(Hiçbir şeyi ciddiye almıyor ve sonuçlarını görmüyor)
LA JUGADA (VERBO CONJUGADO+SUSTANTİVO) -Oyun
*Hacer una mala jugada a alguien
(Birisini kötü oyuna getirmek)
Me hizo una mala jugada y me dejo sin
un peso
(Beni oyuna getirip beş parasız
bıraktı)
JUGAR (VERBO CONJUGADO+SUSTANTİVO)-
Oyun oynamak
*Jugar(se) el todo por el todo (Her konuda risk almak ya
da bahse girmek)
Me jugué el
todo por el todo
(Herşeyi riske
attım/herşey üzerine bahse girdim)
*Jugar limpio (adil oyunlar)
No juega limpio
(Adil oynamıyor)
*Jugarse la vida (Hayatını riske etmek)
Él se jugó la
vida muchas veces en la guerra
(Savaş boyunca yaşamını riske etti)
*Jugar sucio (Pis oyunlar)
Los de ese equipo juegan muy sucio
(O takımdan olanlar çok pis oynuyorlar)
LA LUNA (VERBO CONJUGADO+SUSTANTİVO)
–Ay
*Estar en la luna (Hayallere dalmak)
Está en la luna (Hayellere dalıyor)
*Hace luna (Ayın dışarıda olması)
La luna
hace sombra a Estambul
(Ay
İstanbul’u gölgede bırakıyor)
*La luna de miel (Balayı)
Ya se acabó la luna de miel
(Balayi sona erdi)
LA CULPA (VERBO CONJUGADO+SUSTANTİVO)
–Suç
*Echar la culpa a (Suçlamak)
Le echan a culpa de Juan
(Onlar Juan’ı suçluyorlar)
*Tener la culpa de (Suçlu olmak)
Tiene la culpa del accidente
(Kazadan dolayı suçlu)
*Por culpa de (Hatalı olmak)
No recibió el puesto por culpa del jefe
(Patronu yüzünden işi alamadı)
LA MIRADA (VERBO CONJUGADO+SUSTANTİVO)
–Bakış
*Dirigir una mirada (Fijar una mirada
en)-Bakış atmak
Le dirigí una mirada
(Ona bir bakış attım)
*Huirle la mirada
(Başkasının bakışlarından kaçınmak)
Le huyeron la mirada
(Onlar onun
bakışlarından kaçındılar)
EL GOZO (VERBO CONJUGADO+SUSTANTİVO)
–Eğlence
*No caber en sí de
gozo (Sevinçten çılgına dönmek)
María no cabe en sí
de gozo
(María sevinçten çılgına dönüyor)
*Saltar (brincar) de gozo (Sevinçten
havaya zıplamak)
Saltaba de gozo

Te felicito por este blog.. Me gustó mucho.
YanıtlaSilpermiteme hacer una pequeña corrección.Tú donde dices "Buradaki le complemento directo’dur" debería ser "indirecto".. Nada más. Un saludo y sigas bien..
Puso en juego todas sus encantos para conquistarlo
YanıtlaSil(Oyuna davet etmek için onu baştan çıkarıyorum)
Bu tercümede problem var... Onu baştan çıkartmak için bütün güzelliklerini ortaya koydu (saçtı)..Olmalı..
Poner algo en juego (Birini oyuna davet etmek)
YanıtlaSilBurada da problem var. Anlamı:"bir şeyleri riske atmak" olmalı.